Çocuklar doğdukları andan itibaren hızlı bir gelişim süreci içine girerler. Çocuklar, her yeni yaş döneminde doğal gelişimini sürdürürken karşılaştıkları zorluklar bir takım uyum ve davranış problemlerini ortaya çıkarabilir. Bu anlamda çocuklarımızın içinde bulundukları süreci ve karşılaştığı problemi iyi tanımak, onlara yardımcı olmamızda en büyük adım olacaktır.
Her çocuk farklı birer birey olarak kabul edilirler. Bunun yanında her çocuk farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Çocuğun doğup büyüdüğü aile ortamı, çevresel faktörler ve ebeveyn modeli çocuğu sosyal hayata karşı hazırlamada önemlidir. Sosyal kaygıyı tanımlamak için çocukların, olaylar ve durumlar karşısında verdiği tepkileri ve duygularını ifade etme becerisini gözden geçirmek gerekir.
Her çocuk farklı birer birey olarak kabul edilirler. Bunun yanında her çocuk farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Çocuğun doğup büyüdüğü aile ortamı, çevresel faktörler ve ebeveyn modeli çocuğu sosyal hayata karşı hazırlamada önemlidir. Sosyal kaygıyı tanımlamak için çocukların, olaylar ve durumlar karşısında verdiği tepkileri ve duygularını ifade etme becerisini gözden geçirmek gerekir.
Çocuklarda görülen sosyal kaygı;
Yaşıtlarıyla iletişim kurmada zorluk,
Kalabalık ortamlarda yoğun kaygıyla birlikte, tırnak yeme, ellerini ovuşturma, ellerin titremesi, terleme, göz temasından kaçınma gibi çekingen tavırlarla kendini gösterir.
Sosyal kaygısı olan bir çocuk sosyal ilişki kurmak ister ancak altında yatan nedenler farklıdır.
İçe Dönük Bir Çocuk İle Sosyal Fobisi Olan Bir Çocuk Arasındaki Fark Nedir?
İçe dönük çocuklar kaçınma davranışı sergilemezler. İçe dönük çocuklar bulundukları ortamda çok fazla kişisel ilişkilere girmeseler de başkalarıyla birlikte olmaktan keyif alırlar. Kendilerine daha az fakat iletişim kurmaktan keyif aldığı yaşıtlarını arkadaş olarak seçerler. Kendileri sohbet başlatamayabilirler ancak birisi onlara bir şey sorduğunda cevap verirler, hatta onlara bir şey sorulduğu için mutlu olurlar. Sınıf içerisinde çok emin olmadıkları konularda söz almak istemezler ama emin olduklarında derse katılmaktan çekinmezler ve öğretmenleri soru sorduğunda cevap verebilirler. Utangaç çocuklar hayatlarının ilerleyen zamanlarında üzerlerinden bu pasifliği atarak daha aktif olabilirler. Bu anlamda içe dönüklük çocuğun mizacı özelliğidir. Sosyal kaygıyla karıştırılmamalıdır.
Ne Yapmalı?
Tırnak yeme yoğun olarak 3 yaştan itibaren görülen bir davranış olmakla birlikte alışkanlık haline gelme ihtimalinin yüksek olduğu bir davranış problemidir. Aileden model aldığı bir davranış olması çocuğun tırnak yemeyi keşfetmesine ve pekiştirmesine neden olabilmektedir.
Tırnak yemenin altında yatan diğer nedenler ise;
Ne Yapmalı?
Okul öncesi dönemde sık görülen davranış problemi olmakla birlikte birçok aile ufak tefek kaçırmalar ya da tuvaletini tutma davranışında kaygıya kapılabilirler. Çocuklarda mesane kontrolü, 18. Ayda başlayıp 5 yaşına kadar devam eden bir süreçtir. Bir çocukta alt ıslatma probleminin varlığından bahsedebilmesi için çocuğun 4 yaşını doldurmuş ve tuvalet kontrolünü tamamen kazanmış olması beklenir. Alt ıslatma probleminde, anne babaların çocukluğunda yaşanan aynı davranışın varlığı, genetik olma ihtimalini de düşündürmektedir. Yani çocuğunuzdaki alt ıslatma davranışı her zaman psikolojik bir soruna işaret etmeyebilir.
Psikolojik etmenler ve davranışı tetikleyen anne baba tutumları
Ne Yapmalı?
Çocuğun gelişimsel olarak bağırsak kontrolünü sağlayacak, kaka tutma ve bırakma işlevini kontrol edebilecek yaşta olmasına karşın kakasını uygunsuz yerlere yapması enkoprezis adı verilir. Dışkı kaçırma durumu kabızlık sonucu ya da ruhsal gerilim sonrası ortaya çıkabilmektedir.
Neden Olan Etmenler
Ne Yapmalı?
Beslenme, gelişimimiz için doğumdan itibaren doğal bir ihtiyaç olarak belirir. Yeni doğan bir bebek doğumdan itibaren beslenme için kusursuz bir emme refleksine sahiptir. Bu önemli ihtiyacı gidermeye başlarken bebeğin anneyle olan duygusal bağı ve iletişimi de oldukça önemlidir. Bu anlamda yapılan birçok araştırma yeme problemi olan çocukların bebeklik dönemlerinde, anneyle olan duygusal bağ ve beslenme arasındaki ilişkinin önemini ortaya çıkarmıştır.
Birçok anne baba çocuğunun yeteri kadar yemediğinden, sofraya oturmayı reddettiğinden, yemekle oyun oynadığından, aç olduğu halde yemediğinden bahsetmektedir. Beslenme alışkanlığında çocuklar için damak tadının oluşumu çok önemlidir. Çocuklar, bebeklik döneminde katı besinleri dokunarak, koklayarak tanımaya çalışır. Ancak birçok anne baba, çocukların gıdalarla tanışmasına izin vermemektedir. Hiçbir çocuk kendiliğinden ya da doğuştan, herhangi bir fizyolojik sorun yoksa yeme problemiyle karşılaşmaz. Çocuğun bakımından sorumlu olan kişi ya da ebeveyn tarafından gösterilen yanlış tutumlar çocukta yeme problemine yol açar.
Yeme probleminin en başında gelen tutum zorlayıcı ve baskıcı tutumdur. Unutmayın yemek yemek doğal bir ihtiyacın giderilmesidir. Çocuklarda yetişkinler gibi fırsat verildiğinde acıktığı zaman beslenme alışkanlığı kazanacaktır.
Ne Yapmalı?
Çocuklarda görülen davranış problemlerinin çoğunun altında yatan neden, duygularını yönetmede zorluk ve yaşanan kaygılardır. Çocukların duygularını anlamaya çalışmak ve bu süreçlerde onlara değerli olduklarını hissettirmek birçok problemin çözüm kaynağıdır.